7 Aralık 2016 Çarşamba

" Beğendiysen Git Konuş Bence ! "


 Öncelikle başlığı dikkat çekmesi için yazdım herkes gibi. Bu sizin aklınıza gelen ilk şeyle alakalı değil yalnız. Neden değil açıklayayım; çünkü beğenmekten kastım birini gördüm, çok hoşuma gitti, aşık oldum falan mevzusu değil ha yanlış anlaşılmasın :) 

Biz insanlar olarak genelde insanların bir olay karşısındaki davranışlarını, karakterindeki bazı özelliklerini, ortaya çıkardıkları ürünleri, başarılarını takdir etmekten neden korkuyoruz. Neden gelip de birisi şu şu olayda ne kadar da haklısın ve bunu dile getirişin çok etkiliydi, konuşmanı çok beğendim demiyor? Ya da neden bir kimse helal olsun bu işi ne kadar iyi yapmışsın, deyip takdir etmiyor? Neden bir kimse karşıma geçip senin olaylara bakışını ve yaklaşımını çok beğeniyorum ya da karakterindeki şu özellik gerçekten çok güzel, umarım hep bu şekilde devam edersin cümlelerini sık söylemiyor ? Neden beğendiğimiz, hoşumuza giden şeyleri söylemeye korkuyoruz ? Bunu dile getirdiğimizde karşımızdaki kişinin - çok özür dileyerek söylüyorum - bir taraflarını kaldıracağımız düşüncesi mi var ? Ah ya da belki bu düşünceleriniz karşı taraftan, 'bak bak benle ilgileniyor' diye algılanacak öyle değil mi ? Bırakın bunları beğendiyseniz söyleyin, takdir edin. 

Kötü bir noktasını mı gördünüz, olabilir. Ama siz bir kötü söylerseniz iki iyisini söyleyin. Çocukluktan itibaren bu böyle. Eğer olumlu yorumlar yaparsanız, konuşmalarınızda güzel cümlelere, takdir içeren ifadelere yer verirseniz bir bireye, daha iyisini yaptığını göreceksiniz. Deneyin bir, etrafa daha iyi gözlerle bakacaksınız eminim. Çevrenizde daha mutlu insanlar olacak. Haliyle siz de mutluluğu bir seviye daha artırarak yaşayacaksınız. Yanınıza, sizi her gün gördüğünde daha fazla gülümseyen; daha iyisi için çalışmaya, daha iyi olmaya, ya da iyi yönlerini korumaya çalışan daha nice güzel insanlar kâr kalacak.. Çok mu zor söyleyin bana... 


" Beğendiysen git konuş bence...
Ne kaybedersin ?"

3 Aralık 2016 Cumartesi

'" Aldıklarımız, Sevdiklerimiz, Vazgeçemediklerimiz ... " # 1

Biliyorsunuz ki benim öyle blog için bir temam yok. Bir makyaj blogu değilim, ya da bir kitap blogu...
Ben neyi, ne zaman, nerede yazmak istersem o zaman yazıyorum. Bu sebeptendir ki blogum baya karışık. Konular her alandan, birbiriyle alakası olmayan konular...Kitap yorumu da yaparım, izlediğim bir filmi de yorumlarım, kişisel yazılar yazıp duygusala da bağlayabilirim aniden. Burası benim özel olmayan ajandam gibi... 

Sabah bloga yazı yazmak için düşünürken bunlar geldi aklıma. Çok düzensiz ve karmançorman bir blog isteyip istemediğimi düşündüm. Düzenleyeyim dedim, sonra dedim ki boşver be..Benim ki de böyle oluversin..

Bu girizgah kısımlarını fazla uzatmaya başladım sanki ben 😏 Bu yazıda da aldığım makyaj malzemelerinden, memnun kaldıklarımdan ve beğenmeyip dolapta bekleyebilecek olanlardan bahsedeyim dedim. Genel olarak bloglarda ya da vloglarda gördüğümüz klasik konu olur kendileri :D

Gelelim asıl mevzuya :D




Benim vazgeçilmezim olan, ısrarla kullanmaktan 'Vazgeçemediğim' maskaradır kendisi Avon superShock Max  :)  

Bu maskarayı bilmeyen yoktur diye düşünüyorum :D Galiba tanışmamız ilk kez geçen sene oldu. Ben kırklanmış gibi böyle kat kat sürülmüş maskara sürümünü sevmiyorum. Bana böyle tek tek, ayrık ayrık olacak. Bu rimel bu ayırma konusunda çook çookk başarılı. Zaten kirpiklerim çok fazla olmadığı için ayırmakta zorlanmıyordur diye düşünüyorum :)
 Yapısı bakımından çok da akmadığını düşünüyorum ama suya dayanıklı rimeller kadar da değil.  Bu dönem başında evden ayrılırken ablam bu maskarayı çok beğendiği için ona bıraktım, ben nasılsa yenisi alırım diye. Amma velakin bizimkinin indirime girmesi baya uzun sürdü, kendini ağırdan satıyor bakarmısınız :D Yine de indirime girmese de ben onu bir parfümün yanında ucuza getirdim. (Parfüm incelemesine de sıra gelecek,  gelecek.) Gerçi pek de ucuz olmadı durduk yere parfüm almış oldum ama başka türlü bir çözüm bulamadım ve tamı tamına 9 tl ye aldım bu rimeli -Normalde fiyatı 29 tl - :D Evet yanlış duymadınız, sadece 9 tl ... 





Sıradaki ürün Orfilame'den gelsin o zaman.. Oriflame Very Me Cherry My Cheeks Allık Pınk... Bu ürün ablamın aldığı benimse ablamın dolabında karşılaştığım bir ürün. Birkaç kez kullandım. Renk olarak bana hitap etmiyor. Ama ablamın bu renk hoşuna gitmiş ki kullanıyor hala... 

Pigmentasyon olarak başarılı bir ürün. Ablamın kullandığından yola çıkarak söylüyorum ki doğal bir duruşu var. Fiyat olarak tam ne kadara alındı bilmiyorum ama şu anki fiyatı indirimde olduğundan 10.90 tl imiş :) Bu ürünü ben almış olsaydım ya birine hediye ederdim ya da 'Aldıklarım' arasında kalırdı. 




Bir de Flormar'dan koyalım şuraya...  Flormar Precision Artliner Eyeliner...
Ben eyeliner çekmeye galiba 12.sınıftayken başlamıştım ve ilk eyelinerım en yakın arkadaşımındı. Kendisi kullanmadığı için sonrasında bana hediye etmişti hatta :D Canım benim ya :) Kübra'ya burdan selamlar sevgiler.. Sonrasında kullandığım ve bayıldığım eyeliner tabiki bu ürün oldu. Flormarla tanıştım ve hatta arkadaşlarıma da önermiştim. 

Flormar'ın bu ürünü bana baya gitmişti. Yapısı çok güzel, kolay sürülüyor ve fırçası tam olarak benim istediğim gibi ince. Ben eyelineri ince seviyorum hatta bir zamanlar sadece kuyruk için kullanıyordum, üzerine sürmüyordum bile.Bu arada yapısından dolayı ıslak mendille kolay çıkarılıyordu en son değiştirilmediyse ürünün yapısı.  Eyelinerın rengi baya koyu ve kuruduğunda parlaklığı geçiyor, matlaşıyor. Ben parlak olanları da sevmiyorum bu arada :D Fiyatı 16 tl civarıydı galiba ben aldığımda. 
Şu an ise jel eyeliner - onun incelemesi de gelicek- kullanıyorum ya da eyeliner çekmiyorum. Burslar yatsın direk burdaki Flormar'dan almayı düşünüyorum bakalım. Bu ürünse 'Sevdiklerim' arasında..

Şimdilik benim 'Aldıklarım, Sevdiklerim,Vazgeçemediklerim' böyle :)  Siz de bizimle  "Aldıklarınızı, Sevdiklerinizi, Vazgeçemediklerinizi " bu yazının altında ya da instagram hesabımızdaki fotoğrafın altında paylaşabilirsiniz :) 
Bizi takip etmeyi de unutmayın lütfen :) 
ınstagram :@3blog3hatun
Facebook : 3Hatun3Blog
 Sevgiler...








16 Kasım 2016 Çarşamba

' Yazdan Kalma Birkaç Günden '

         


Birkaç yıl önce çektiğim bu fotoğrafla başlamak istedim yazıma :)

İnanın her şey çok güzel olacak :) 

" Yeter ki siz inanın ! "
                       --------------------------------------- 

   Tabi ki de sadece bir günümü anlatmayacağım...

Bizde bu yaz tatili tatil değildi çaktırmayın ;)

Tatil kelimesi lafın gelişi ...

             Biz bayağı bir süredir tayin bekleyişi içerisindeydik aslında. Haziran sonunda tayinin çıkması ve benim eve geri dönüşümle taşınalım dedik ve evde hummalı bir çalışma başladı. Önce Eskişehir'deki evin tadilatına başlandı. Evin altından girdik üstünden çıktık tabiri caizse :D Doğalgaz tesisatı, mutfağın başka bir odayla değişimi falan derken baya iş çıktı. Kırma dökme işleri işte :/


            Biz de boş durmadık tabi öyle. Şuraları bir temizleyiver kızım.. Şuraya şunu koymuştum kızım getirsene... Ha bir de çay ve su ihtiyacı var -zor geldiğinden değil ha :) -...  İnşallah su getirenlerim  çok olur dediklerine değsin bari  :D

        Kırma dökme işleri bitti. Yok pencereler,yok laminantlar,  fayanslar, dolaplar, kapılar derken bir bakmışız bitmiş evin tadilatı.
            Ha bu arada övünmek gibi olmasın da tavana desenli köpüklerden yapılacaktı . Evin tüm tavanında benim emeğim var ben yaptım annemin desteğiyle :P - Fotoğraflarını atarım isterseniz beğenirseniz iş tekliflerine açığım :D Hazır acemiliğimi de atmışım :P - Boya işlerinde de iyiyim hem :) Bence siz bir düşünün, ama anca yaza :D Öğrenciyiz sonuçta :D   

                 
     Amann işte sonra bir baktık evle birlikte biz de bitmişiz :D
       
   Tabi bir de eşyaların bu süreç içerisinde buraya getirildiğini düşününce ortalık çarşamba pazarı :D 
    İnanır mısınız mutfağın yeri değiştiği ama aynı zamanda da yemek pişirilecek yere ihtiyaç duyulduğundan mutfağı öylece kaldırıp bahçeye kurduk. Tezgah öylece bahçede kurulu vaziyette tabi ki dolaplarla birlikte :)                                               Düşünsenize açık hava restoran :P
   Fotoğrafını atmak isterdim de pek de gerek yok sanki, siz hayal etmişsinizdir :) 

      Bu arada yeni yapılan dolaplar gerçekten müthiş oldu. Esin abinin de burdan reklamını yapayım.:D Gerçekten mükemmel kaliteli yapıyor gerek mutfak dolaplarını gerekse kapıları. Çok emek verdi sağolsun.
       Kazancı da bol olsun ...

 Eğer Eskişehir'deyseniz ve dolaplarınızı yenileyecekseniz.
Olur da işiniz düşerse bence Esin abiyi bir görün derim :)

           Not :Tezgahın üstündekileri hoş görün, malumunuz bayram telaşesinde çekilmiştir :)


       Neyse yani kısacası bizim eve yerleşmemiz Ağustos sonunda anca oldu. Oldu ama sorun bir de nasıl oldu ? O kadar zaman oldu ama hala bazı eşyaların yerine alışamadık ha bir de ne nerede onu da bulmak zorluyor hala ... Alışırsınız dediğinizi duyar gibiyim sanki :)
       Yok alışamıyoruz biz , neden mi ? Çünkü orada yaşamıyoruz :D Arkadaşlarım hala çözebilmiş değil bizim bu ani kararlarımızı uygulayışımızı ... 

    Evi tam bitirmeye yaklaşmışız ki ailem ani bir kararla Bilecik'e taşınmaya karar verir. 
     Biz de hemen kalkar oranın tadilatına başlarız işte..
           Bir ay içerisinde 2 kez ev mi taşınır arkadaş ?    

 Taşınırmış...

      Oranın da boyası badanası, temizliği derken eşyasını da içine yerleştirdik işte..

 Alın size bir öncesi sonrası fotoğrafı :)
 Bir maşallahınızı alırız :)
 -Bu arada kapımız da açık, bekleriz :)-


               Tam orası bittti derken... 

     Bu sefer sıradaki olayımız Kurban Bayramı :)

        Eşya zaten yeni geldi iş de bitmedi diye sona bırakılan halı yıkama operasyonu da başarılı bir şekilde sonlandırıldı. Bayram temizliği koymadı tabi onca işten güçten sonra ;) 

        Evvet Eylül ayına girmiş bulunuyoruz. Tabi mevsim tam salça yapmalık mevsim.. 
       Ahhhhh o domatesler :) Saatlerce başında beklenen kazan... Sıçrayan salçanın tenine değdiğindeki acı... 

      Aslında çok güzel fotoğraflarım vardı blogda yer vermek için ama :(  
Garanti format atınca telefona gitti hepsi ya :/

Bak yine üzüldüm giden fotoğraflar gelince aklıma...
 Oy oyyyy...
 - Bu aralar ' of ' lamama kararı aldım :) - 

         Bu arada bir kısmı atlaşmışım. Anneannelerin-babaaannelerin klasik yazın yaptırdıkları boya -badana klasiğini bilirsiniz :) Bizim evden özenen anneannem işçiliğimizi de beğenince (:D) kendi evine de istedi desenli köpüklerden ;) Onun da tavanı , badana işleri de yine annemle bize kaldı anlayacağınız :D

         Bu yıl inşaat işçisi de oldum tesisatçı da oldum. Boya badana kısmı zaten ayrı olay. Temizlik işlerini de saymıyorum :)

Bu yaz adına söyleyebileceğim en önemli şey bir  daha böyle yoğun çalıştığım bir yaz olmayacağı ... 

Yoruldum mu ? Evet yoruldum.
 Canım çıktı mı? Belki birazcık..
Ama inanıyorum her şeye değdi. 

Ailemle o ilginç şakalaşmalarımız , yaşadığımız ve bir daha yaşayamayacağımız o anlar , o yorgunluğun ardından kurduğumuz hayaller, kafamızda yapılan planlar , onca iş-gücün arasında yenen yemekler, içilen çaylar... Hepsinin bendeki yeri ayrı güzel...

Haklısın be babam ; 

 İlerde çocuklarıma anlatabileceğim anılarım oldu bu yaz benim !

 Hem de en bol olanından ;) 

      Bakın size bir son fotoğrafı atıyım :) 
Not :Fotoğraf çekildiğinde aslında tam da son değilmiş :) Avizesidir, halısıdır eksikler var tabi  :D 




Tabi ben bunları size niye anlattım böyle uzun uzun ? Niye bunları okurken zamanınızı harcadınız ? Çünkü ben mutluyum, bu mutluluğumu akrabalarımla, komşularımla, en yakın arkadaşlarımla paylaştım. Ama yetmedi :) Sizinle de paylaşmak istedim :) Umarım sizlerin de böyle güzel anılar biriktirdiği bir yaz tatili olmuştur. O kadar okudunuz bu yazdıklarımı çok teşekkürler :) İyi ki varsınız :)  

İş teklifleriniz bekliyorum bu arada :D Şaka tabiki :) O değil de yorumlarınızı bekliyorum gerçekten. Buralarda olduğunuzu, mutluluğumu paylaştığınızı biliyorum çünkü :)

Dikkat edin kendinize ...
Sevgiler ...




5 Kasım 2016 Cumartesi

"İşte Geldim Burdayım !"

          Selamlar olsun öncelikle...

       Gittiğimin farkında mıydınız bilmiyorum ama döndüğümü bilmenizi isterim. Bayadır buralarda gözükmememin elbet nedenleri var. Yoksa burayı boşlamış değilim. Tatilin sonuna doğru yazmışım en son yazımı. Tamı tamına 2 ay 2 gün... Öyle de özlemişim ki...Yazmak en güzeli . Anılarını, beğendiğin şeyleri ya da  korkularını  paylaşmak... İçinden geçenleri yazmak paylaşmasan da...  

       Uzun süredir bilgisayarımda işlem yapamıyorum format atılması gerektiği için. Bir de daha önceki yazımın birinde de yazmıştım telefonumu düşürdüğümü.  Bu yüzden ekranın bir kısmını kullanamıyordum. Bir hafta önce ise tamamen kullanılamaz hale geldi tekrar garantiye yolladım - umarım döndüğümde garantiden gelir- . Hal böyle olunca internet ve sosyal medyadan baya bir uzak kaldım. Tabi vizeleri ve bu yılın programının ağırlığını da unutmamak lazım. Ama şu an burdayım ve uzun bir aradan sonra yine yazıyorum :) Yazacak o kadar çok şey birikti ki... Tabiki  acısını çıkaracağım :D

       Ben yine çok ve gereksiz konuştum ya - gerçi siz alışıksınız benim bu tarz konuşmalarıma hem özlemişsinizdir de :D -  neyse...  Asıl size sormak lazım, siz neler yaptınız ben buralarda yokken? Zaten gidebildiğim kadar geçmiş paylaşımlarınıza da bakacağım merak ediyorum çünkü... 

                         Ama siz yine de bir gösterin kendinizi :)  Beklemedeyim :)

 Sevgiyle kalın :)

3 Eylül 2016 Cumartesi

..Ye Dostum Sen de Ye ! ..


NOT: Gereksiz bir yazı olmuş diye düşüneceğiniz bir yazı olmuş olabilir :D 

Vakit harcamak istemeyenlere lazım olan butonlar 
sağ üstte "x" :sol üstte "<--" olmak üzere bulunmaktadır duyrulur :)

Tabi bu kadar bahsettiği gereksiz konu neymiş diyen, çubuğu kaydırmaya başlamış olan meraklı dostlarımız da olacaktır. 
Onlara da buradan sevgiler :)

  'Geçenlerde bilgisayarımı düzenlemek için' -Not: Birçok yazımda  bu ifadeyi sıkça duyacaksınız büyük ihtimalle çünkü bir türlü toplayamıyorum :D -albümleri karıştırıyordum  Bazı fotoğrafların benzerlerini o kadar çok çekmişim ki görünce bir tarafım 'deli bunları niye çekmişsin, hadi çekmişsin niye sonra silmemişsin o kadar yer kaplıyor ' derken diğer tarafım kendime dair bir analiz yaptı ve dedi ki:  " Bir şeyler ile meşgul olurken sürekli yemişsin de yemişsin :D Hatta etrafındakilere bile yedirmişsin :D"  

                           


       Hakikatten amma da çok yemişim. Çayından tutun meyveli yoğurduna kadar.. -Bu arada çok da sağlıklı olmadığını bilsem de yine de bayılıyorum şu yoğurtlara.-


Gerek masada, gerek yatakta ya da bir sandalyenin tepesinde :D Otobüste bile... Bu arada  şu an yatakta yenmez diyorsunuz hep bir ağızdan biliyorum ama genelde zaten bir şeyler seriyoruz altına. Arada da kaçamaklar olsun ama değil mi ? :D



Metro farkı sağ olsun annemin yerini aratmamış :D Not 2: Niye metroyla gidiyorsun o şirket çok kaza yapıyor diyenlere 2 cevabım var : Birincisi şu ana kadar gittiğim hiçbir seferde hız konusunda sıkıntı yaşamadım ki zaten kaderde ne yazılıysa o olur ha o firma ha bu firma fark etmez bir bakarsın en güvendiğin firmanın o gün hızlı kullanacağı tutar. Bilemezsin..Yanlış anlaşılmasın savunduğumdan değil. Her ihtimalin söz konusu olduğunu belirtmek istedim. Yoksa burada adını duyurduğum için bedava bilet falan vermiyorlar bana :D İkincisi ise gideceğim şehre aktarmasız giden tek otobüs olması  :D 



Çay olmazsa olmaz  :) Sınava hazırlanırkenkilerden ah ahhhh :D


   Bu güzel nimetlerin tabiki bir kısmını ben ders çalışırken annem koydu masanın üzerine şekil A da görüldüğü üzere " KAHVE "  :) Buradan anneleremize kocaman sevgiler <3  


Ama katkı payı büyük olan Bim A.Ş'nin de hakkını yememek lazım :D Bak bak yine reklam yapıyor demeyin, öğrencinin halinden ancak öğrenci anlar :D


Ha bir de şu muzlu, çikolatalı sütler var onlar 1.dönemin vazgeçilmezleriydi. Az mı içerdik heyt beeee :D


Eeeeeee meyveleri de unutmamak lazım :D Yiyebildiğim kadarını yedim gerisi bu durumda kaldı. Sonu çöp kutusu oldu, ne yapalım elma çabuk kararan bir meyve sonuçta :/


Veee kışın olmazsa olmazı portakallar ve yine elmalar...
 Canın mı sıkıldı, çalışmaya birazcık (!)  mola mı verdin soy, sonra da ye gitsin...
- Soyma işi bana kalırdı genelde :D -

Siz de böyle misiniz ya ?

İnsan her çalışmaya oturduğunda bir şeyler yer mi ya..

Yoksa bende bir tuhaflık mı var ?

 ^_^

 Açık olun söz bir şey demeyeceğim :P 


17 Ağustos 2016 Çarşamba

*** Hobi-Mobi *** "Yalama Olmuşlar Her Yere Uyuyorlar"


Uzun zamandır uğraştığım yap-bozu sonunda tamamladım. Eve geldiğim günün akşamı ( 17 Haziran -:D :D Tamı tamına 2 ay olmuş :D ) açıp başladığım A-101'den aldığım o yap-bozdan bahsediyorum evet :) O yap-boz ne badireler atlattı bir bilseniz..Yurt köşelerinde mi sürünmedi dersiniz parçaları mı kaybolmadı dersiniz.. Kayıp parçaları bulup sayarken defalarca unutup en baştan saymaya başlamaları saymıyorum bile.
 Tam saymaya çalışırken beni güldürüp unutturan en sonunda dayanamayıp benimle saymaya başlayan sevgili oda arkadaşıma da buradan selamlar...  
Bu yap-bozu yaparken kendi kendime birkaç taktik bulduğumu düşünüyorum -belki daha önce vardır da ben bilmiyorumdur her neyse :D - onları da aralarda paylaşmayı düşünüyorum sizlerle... 

Bu arada bir uyarı vereyim biraz uzun bir yazı haberiniz olsun sonra bu kadar niye uzattın demeyin :)

1- Tabi ki herkesin yap-boza başladığı şekilde başladım ben de. Çerçeve oluşturarak.
- Bu kısıma daha sonra değineceğim unutturmayın :D-

2-Daha sonra renklerine göre ayırdım ve gruplandırdım.

3- Renklere göre ayırdığımı da yanlarındaki girinti çıkıntı sayısına göre grupladım.




4- Parçaların üzerinde fark edilip yeri kolay bulunabilenleri yerleştirdim.

5- İlginç bir şekilde bulduğum taktik ise şöyle bir parçanın olası yerini tespit etmek için kullandım birkaç kez uyguladım baktım tutuyor devam ettim :D Yap-bozun bir parçasının resimde yerini biliyorsunuz ama yap-bozda göremiyor musunuz ? :D -Reklam sloganı gibi oldu ya - :D Bu dediğim şeyi uygulayabilirsiniz.. Elinize aldığınız parçayı resmin üzerine koyuyorsunuz ve resmin tamamının boyutunu da yapbozun gerçek boyutunu kaplayacak şekilde kendinize doğru çekiyorsunuz.O parçanın yerini tam olarak görebiliyorsunuz.-Tabi ki bunu etrafında pek fazla parça olmayan yerlerde denemek daha mantıklı :D Sonuç gerçekten güzel :P 




Şu beyaz ağaçlarla koyu renkli olan ağaçlıklı kısım beni bitirdi bitirdi. Farklı yerler olsa da renk tonları birbirine ne çok uyuyordu ya. -Tabi o zamanlar bisikletin altındaki kısma daha gelmemiştim ve verdiğim kararın ne kadar erken olduğunu bilmiyordum :D  Ve evet en kolay giden yer şato kısmı oldu :D


Aylardır yerlerde sürünen yap-bozu bitirmeye kararımı vermeme yardımcı olan 19 yıllık dostuma buradan sevgiler.O olmasa herhalde yaz sonuna anca bitirirdim ben bunu..




Aha bu çok kötü oldu dediğim arkadaşımın bile dertlendiği parça. Ara ara bulamadık. Malum yerde olunca kaybolma ihtimali baya fazla. Halıların altı falan .Belki süpürgenin içindedir dedim onu bile açtım ya :D -Bu arada yapbozun bulunduğu yeri süpürmüyor musun diye bir yorumla sakın gelmeyin ha :D Süpürüyorum,siliyorum da yani :D Ama ben yokken ablam ne yaptı hiçbir fikrim yok :D :D İçinizden nereden çıktı dediğinizi duyar gibiyim :D Yok yok süpürgenin içinden de çıkmadı,boş yere toz yuttuğumla kaldım. Çaresiz oturdum kalan son açık mavili yerleri yapayım dedim ve resme dikkatli bakınca o parçanın da bu renklerle aynı olduğunu son anda fark edebildim.Ama insan karışık bir yerde olunca siyah kısımları da olur diye bakıyor ne yapayım. Ah ben ahh :D 



  
Ve işte o başıma kaynar suların boşaldığı bir başka an daha  :D araya koyduğum parçaların biri uyuyorken üstteki ile uymadığı ve çerçevede bir sıkıntı olduğunun kanıtlandığı an :D Demek ki neymiş  çerçeveyi yapmak her zaman yol gösterici de olamayabiliyormuş. Aslında hepsi gayet uyumluydu ya :P 


 
Veeeee final :)  





Birkaç ufak tavsiye daha sizlere : 

1- Yapbozu seçerken zorluk derecesini düşünerek seçin. Zor şeylerle uğraşmak size daha fazla zevk veriyorsa karmaşık resimli olanlarını ve renkleri birbirine yakın olanları seçin.

2-Yapbozu yerde yapmak -uzana uzana :D- daha rahat olsa da, temizlik konusunda sıkıntı ve ben her ne kadar kaybetmiş gibi korksam da olasılıklardan olduğundan masada yapmak daha iyi bir çözüm. Zorlandığımı anladığımda masaya çıkarmak istedim ama evde henüz masa yok :D Siz siz olun masada yapın :)

3-Yapbozu rahat olamayacağınız, parçaların kaybolma ihtimalinin fazla olduğu yerlerde -yurt vb.- yapmaya kalkışmayın ben gibi :D 

4- A-101' e gelen yapbozların bazıları çok güzel oluyor hem de uygun fiyata 2 tane oluyor içinde. Onlardan alabilirsiniz. 

Bu yapbozun diğer tarafında da kuleli bir yapboz vardı mesela.Benim daha çok hoşuma gitmişti. O aslında annemler tarafından bitirildi fakat taşınma işleri çıkınca bozuldu tekrar yapılmak üzere.Onu da yaptığımda sadece  fotoğraf olarak paylaşırım sizlerle :) O süre içerisinde siz de bana birkaç taktik verebilirsiniz yapboz üzerine ;) 

Biraz uzun bir yazı olmuş kusura bakmayın ama bugün konuşkanlığım tuttu :D Böyle konuşmayı çok seven arkadaşlar varsa beklerim,gelin konuşalım karşılıklı en azından burdaki arkadaşların kafasını şişirmeden rahatlarız :D Yorumlarınızı ve tüyolarınızı bekliyorum bakın haa :D 
Sevgiyle kalın ...

12 Ağustos 2016 Cuma

... Davet Ediyorum Sizi De ...


      Düşündüm bugün, hem de fazlasıyla. Yaşadığım olaylar,kimi durumlar baya iyi etkilemiş olacak ki yazma isteği uyandırdı bende. Yok yok yanlış anlaşılmasın tüm günümü anlatmayacağım sadece aklıma takılan,sorguladığım bir şey var onu paylaşmak istiyorum sizinle. İnsanlar neden sürekli birilerini eleştirme çabasındalar ve bu eleştirilere kendimiz neden engel olamıyoruz ? Eleştirilen insanlar kendilerine yapılan eleştirileri takıyor mu ? Denilir ya hep önce insan kendisine bakmalı diye . Yok bakmak yetmiyor görmek de gerek. Belki görmenin bile ötesini yapmalı kim bilir ?

       Bu sorular da nereden geldi aklıma değil mi gecenin bu saati :) Türlü türlü insanla karşılaşınca ister istemez takılır sorular kafama. Bir gün yalancısıyla karşılaşırsın bir gün yalan söylediğinin farkında bile olmayanıyla.. Bakarsın karşına gayet titiz, hatta obsesif kompülsif olabilecek seviyede titiz biri çıkar karşına, bakarsın otobüsün aralık kapısından fırlattığı çöpü umursamayan -pardon "insanlığı" umursamayan bir insan çıkar...Yaşarsın sen bu anları, gözlemlersin çevreni, bakarsın "onlara", görürsün "onları" belki de ama bakmak ile görmek farklı dostum. Bazı şeyleri görmek lazım, bazılarını görüp eleştirmek lazım -ki zaten bunu birçoğumuz gayriihtiyari yapıyor- kendinden fedakarlık edip gerekirse öz eleştirini acımasız da olsa yapmak lazım.

          Değiştirmek istiyorsa bir şeyleri insan, önce kendinden başlamalı. İnsanız biz de. Hiç kimse mükemmel değil kardeşim. Bunu unutma. Bahsettiğim değişim illaki yanlış yaptığın hatalı şeyleri düzeltmek ya da başkalarında görüp eleştirdiğin şeyleri kendinde sorgulayıp düzeltmek için çabalamak değil arkadaşım. En basitinden bakış açını değiştirmek. Düşünmek. Bu adam, bu kadın, bu çocuk bunu neden yaptı, sonrasını düşündü mü hiç, diğer insanlara etkisi ne bu konunun, olayın, durumun sonucu nereye kadar gider. Ben ne yaptım, ne tepki verdim o anlarda ? Bunları düşündün mü hiç ? Eleştirmek tabi ki kolay gelir kim bunları düşünmeye ayıracak vaktini değil mi ?Eleştir tabi ama bu hayata güzel bir şeyler katabileceksen eleştir. İnsanları mutlu edeceksen eleştir. Sonra böyle hayat mı olur, böyle dünya mı bırakılır dimi yeni nesillere!

       Düşün tüm bu soruları, sonra sorgula bakalım sen neyi nasıl yapardın. Yalan söyledin mi sık sık çevrendekilere , karşındaki kızdığın kişiye neler neler söyledin, yaşadığın olaya nasıl bir tepki verdin, kimlerin kalplerini umursamaz bir şekilde kırdın? Duyarsız oldun mu her şeye karşı, insanlara, insanlığa, çevreye? Kim bilir sen neler neler yaptın? Etrafındakilerin hangi eleştirileri altında kaldın ? Düşündün mü şimdi de az önce sorduğum ilk soruları düşün. Sen 'onun yerinde olsan' sorgular mıydın az önce yaşadığın olayı, yaptığın hareketi, az önce söylediğin sözü belki yalanı..Hata yaptığını fark eder miydin kısa bir süre sonra? Düzeltmek için yeni bir şey yapar mıydın ? Yoksa olan oldu bir daha yapmam diye kendini mi kandırırdın? Belki de çevrendeki insanların eleştirilerine bozulur ama kulağını tıkardın her şeye ? 

      Düşün düşün... 

Boşuna vermemiş yaradan bu aklı bize! 

       Başladıysan düşünmeye artık eleştirini yapabilirsin, yoksa boşuna laf kalabalıklığı yapma. Nasılsa yine hayatta bir şeyleri düzeltemeyeceksin, senin iki üç kelimelik eleştirinin etkisi gün sonuna kadar bile dayanmaz benden söylemesi, sana yapılan eleştiriler etkili oldu mu bak bakalım geriye dönüp.... 
    O yüzden eğer bu yazıyı okuduysan sen düşün,ben düşüneyim,sonra belki o da düşünür farkına varır bir şeylerin. Ya daha güzel bir dünya istemiyorum sadece elimizdekinin kıymetini bilsek bu bile yeterli .

"O zaman hepimizi düşünmeye davet ediyorum. "

Düşüncelerinizi benimle de paylaşın lütfen.

      Biraz karmaşık bir yazı olmuş olabilir. Sonuna kadar okuduysanız helal olsun..
Düşüncelerimle kafanızı karıştırıp başınızı ağrıttıysam da affola.

Sağlıcakla kalın...

24 Temmuz 2016 Pazar

Pazar 6'lısı - Alışveriş Sepetimdeki 6 Kitap

Kendime takip edecek yeni bloglar ararken içlerinde öyle bir tanesini buldum ki ... Blogun adı "periodiclibrary.blogspot.com"  esseve rin' e bu blogu açtığı için teşekkürler :) Hakkında kısmında yazdığın yazınla ilgimi çekmiş olman da o ilginçliği yazılarında da devam ettirmen çok hoşuma gitti. Hatta Pazar 6'lısı geri döndü yazındaki sempatikliğin de çok güzel :) Demem o ki hem seninki gibi hoş bir blog karşıma çıktı hem de Pazar 6'lısı ile tanıştım :D Senin Pazar 6'lısı yazılarını gördükçe benim de yazasım geldi. Yapacağım ama doğru olacak mı bilmem. Haydi bakalım ...




Bu haftanın Pazar 6'lısı konusu : 
Alışveriş Sepetinizdeki 6 Kitap




1- Aliya İzzetbegoviç - Tarihe Tanıklığım 
Tarih alanında dikkatimi çeken bir kitap oldu. Kitap Bosna'nın bağımsızlık mücadelesinden kesitleri ve Aliya İzzetbegoviç'in anılarını içeriyor.














2- Mehmet Yıldız - Aşk 5 Vakittir 
 Mehmet Yıldız'ın okuyacağım ikinci kitabı... İlk okuduğum kitabının samimiyeti etkilemişti beni bakalım bu kitap nasıl çıkacak ? :)



3- Kahraman Tazeoğlu - Araz 
 Sanırım okumak için biraz daha bekleyeceğim bir kitap...
Birkaç sayfayı okumaya başladım ruh halimden olsa gerek beni öyle bir bunalttı ki... 10 sayfası şimdilik bana kafi. Daha sonra belki biraz daha zaman geçince okuyacağım türden ...



4- Friedrich Nietzsch - Tanrı Öldü 
Adıyla ve arka kapağıyla dikkatimi çeken farklı tür kitaplardan...



5- Jo-Ellan Dimitrius  -  İnsanları Okumak
Eskişehir'de bir kitapçıda rafları karıştırırken gözüme ilişen kişisel gelişim kitaplarından...  Son paylaştığım kitap incelemesinden sonraki okumaya başladığım ilk kitap. Çok da hızlı gidiyor ama hal bitmiş değil..


6- Jane Austen - Aşk ve Gurur
Adını bir dizide duyduğum, A-101'den görüp dayanamayıp aldığım ilk kitap :) 


Sizin Alışveriş Sepetinizdeki kitaplar hangileri ? Bu arada  esseve rin' e sevgiler ...
Pazar 6lı'sını buradan daha iyi  inceleyebilirsiniz :)